Şüphesiz, mumya denildiğinde akla Antik Mısır gelir. Ancak, mısır mumyaları en eski mumyalar değil. Günümüzden 7000 yıl önce, Güney Amerika’da, Şili ve Peru’da yaşamış, Chinchorros halkı, ölülerini mumyalayarak defnetmeye, belki de belirli alanlarda himaye etmeye başladı. M.Ö. 5000’li yıllarda başlayan bu teknik sayesinde, korunarak günümüze ulaşmış olan mumyalar, Güney Amerika Andean arkeolojisinin harikalarından biri haline geldi.
Chinchorros halkı, Kuzey Şili ve Güney Peru arasında yer alan pasifik sahilinde, çevresi Atacama Çölü ile çevrili bir alanda M.Ö. 7000 ile 1500 yılları arasında yaşamış bir halktı. Bu kültürün insanları, avcı ve toplayıcı bir geleneğe sahipti yani tarım toplumu değildi. Bilinen en eski Chinchorro siteleri M.Ö. 7000’e kadar uzanırken, mevcut kanıtlara dayalı mumyalama, MÖ 5000 yılına dayanmaktadır.
Dünyanın En Eski Mumyaları
Eski bir Pasifik sahili kültürü olan Chinchorro halkı, Mısırlılardan iki bin yıl önce, ölülerini mumyalamaya başlamıştı. Chinchorro mumyaları bu nedenle yapay olarak mumyalanmış insan kalıntılarının en eski örnekleridir. Bir Chinchorro mumyası için elde edilen en erken radyokarbon tarihi, Arica’nın yaklaşık 60 mil güneyindeki Camarones Vadisi’ndeki bir arazide bulunan MÖ 5050 ‘de yapıldığı tahmin edilen bir çocuk mumyasıdır.
Chinchorro Mumyalama tekniği
Chinchorro mumyaları, üç farklı teknikle yapıldı: Siyah Mumya Tekniği, Kırmızı Mumya tekniği ve çamur doldurma tekniği.
Kara Mumya tekniği M.Ö. 5000’den M.Ö. 3000’e kadar kullanıldı. Bu tekniğe göre, Ölülerin başı, kolları ve bacakları vücuttan ayrılır, daha sonra vücut ısı uygulanarak kurutulur ve et kemiklerden tamamen sıyrılır, Kafatası ayrılıp, içi boşaltılıp kuruttuktan sonra, tüm vücut bitkisel lifler veya hayvan kılı ile doldurularak tekrar birbirine monte edilirdi.
Vücuda yeniden şeklini vermek,yeniden birleştirme işleminin bıraktığı boşlukları doldurmak için bir beyaz kül ezmesi kullanılırdı. Dahası, bu kişinin normal yüz hatlarının özelliklerini vermek için kullanılırdı.
Kızıl Mumya tekniği M.Ö. 2500’den MÖ 2000’e kadar kullanılmıştır. Bu teknikte, iç organları çıkarmak ve vücut boşluğunu kurutmak için ölülerin omuzlarında ve kesişme noktalarında insizyonlar yapıldığı için, Siyah Mumya tekniğine göre tamamen farklı bir yöntemdi. Vücut hatlarının belirgin ve dengeli kalması için çubuklar kullanıldı. Bu teknikte, kafaya, ölen kişinin saçından yapılan bir peruk, ve siyah kilden yapılmış bir ‘şapka’ yerleştirilirdi, yüz, kırmızı hardal rengi bir boya ile boyanırdı.
Chinchorro Mumyaları Nerede Sergileniyor
Chinchorro mumyaları ve Chinchorro kültürüne dair arkeolojik bulgular, Şili’nin Arica kendtinde San Migeul De Azapa Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
San Migeul DeAzapa Arkeoloji Müzesi Google Map: https://goo.gl/maps/tA243LK4E362
San Migeul De Azapa Arkeoloji Müzesi Adres: Camino Azapa, Arica, Región de Arica y Parinacota, Chile
Güney Amerika ve Mısır Mumyaları Arasındaki Farklar
Eski Mısırlılar ve dünyadaki birçok kültür, mumyalama işlemini sadece seçkin sınıf ve hükümdarlar için uygularken, Chinchorro halkı, toplumun tüm üyeleri için mumyalama yaptı. Günümüze ulaşan mumya tipleri incelendiğinde, Chinchorro topluluklarının, yaşlılar, çocuklar, bebekler ve düşük fetüsler dahil tüm bireylerini mumyaladığı görülmektedir.
Günümüze kalan mumyalar incelendiğinde, en özenle mumyalanan bireylerin çocuklar ve bebekler olduğu tespit edilmiştir.
Diğer yandan, Mısır uygarlığı, tıbbi bilgiler, kullanılan alet edavat ve yöntemler bakımından daha teknik işlemler gerçekleştirerek mumyalama yapmıştır.
Güney Amerika Mumyalarının Keşfi
Chinchorro mumyaları ilk kez 1917’de Alman arkeolog Max Uhle tarafından keşfedilmiştir.
Yapılan arkeolojik kazılar, bu tür mumyaların Arica ile Camerones bölgeleri arasında yoğunlaştığını gösteriyor.
Ancak 1983 yılında, Chinchorro mumyalarının sayıca en yoğun ve en iyi korunmuş olduğu bölge keşfedildi. Bu keşif arkeologlar tarafından değil, El Morro’nun eteklerinde yeni bir boru hattı döşenirken Arica su şirketi tarafından yapılmıştır.
2014 yılında, Kuzey Şili’deki Morro de Arica’ya bir arkeoloji gezisi sırasında, Bir grup öğrenci kıyı şeridinin sonundaki yüksek ve dik bir tümsek de, daha sonra 7 bin yıllık olduğu saptanan bir mumya buldu. Öğrenciler El Morro’nun eteklerinde bir arkeoloji atölyesinin bir parçası olarak basit bir kazı ve araştırma aktivitesi yapıyorlardı.
Nisan ayında bölgede yaşanan güçlü bir depremin neden olduğu yerel toprak kayması sonrasında mumya muhtemelen görünür hale gelmişti. Mumya’nın Chinchorro kültürünün bir parçası olduğuna inanılmaktadır.
Chinchorro Mumyaları neden yapıldı
Chinchorro mumyaları, kadim Chinchorro halkının manevi inançlarını yansıtıyor gibi görünmekle birlikte, ölülerini mumyalamalarının kesin nedeni bilinmemektedir. Güney Amerika’da yazı bilinmediğinden, geçmiş uygarlıklara ait dini ve ruhani inanç ve gelenekler hakkında bilgi sahibi değiliz.
Bazı akademisyenler, Chinchorro halkın sevdiklerinin kalıntılarını, bir sonraki yaşam için muhafaza etmeyi sürdürmek amacıyla mumya geleneğini geliştirmiş olabileceklerini ileri sürer ancak bu tamamen, Asya-Avrupa kültür ve mitlerinin dayattığı bir tahmindir.
Yaygın olarak kabul edilen başka bir teori ise, ebeveyn ve büyüklerin bedenlerinin mümkün olduğunca uzun süre, yaşam alanlarında veya mumyaların himaye edildiği törensel alanlarda muhafaza edilebilmesi, atalarla iletişimin bu bedenler ile sağlanabileceği düşüncesinden dolayı mumyalama geleneğinin ortaya çıkmış olma ihtimali yönündedir.
Güney Amerika mumyalarının binlerce yıl sonrasına kalabilmesinin temel sebeplerinden biri, mumyalama işleminin yanı sıra iklim koşullarının elverişliliğidir. Atacama Çölü dünyanın en kurak yerlerinden biri olduğundan, cesetler doğal olarak nemden ve bakterilerden korunmuştu.
Güney Amerika Yerli Halklarında Toplumsal Yapı
Chinchorros mumyalarının en etkileyici özelliklerinden biri, yapıldığı ölçek yani sayısal çokluk. Eski Mısırlıların aksine, kraliyet ailesi ve seçkinler için değil, yaş, cinsiyet ve statüden bağımsız olarak, mumyalama, tüm toplum bireylerine sunulan bir haktı. Bu durum Chinchorros halkının gündelik yaşamda da, bir seçkin sınıfa sahip olmadığı, bireylerin toplum içinde eşit haklara sahip olduğu, gıda ve gereçlerin eşit paylaşıldığı, kominal bir toplum fikri veriyor
Chinchorros’un belki de en ilginç yönlerinden biri, mevcut kanıtlara dayanarak, diğer erken uygarlıkların aksine, sosyal hiyerarşinin geliştirilmediği görülmektedir. Bu kültür, binlerce yıl boyunca eşitlikçi kalmayı ve hiyerarşi olmaksızın toplulukların ayakta kalabilmesi ve mumya ritüelleri geliştirecek derecede bir kültürel birikim, alet edavat kullanımı ve nesiller arası aktarılan zanaatsal beceriler geliştirebilmesi nasıl mümkün oldu?
Yontma Taş Çağı Güney Amerika Ekonomik Hayatı
Chinchorro halkı, beslenme ve belki yakın topluluklarla ticaret için, balık avlama, avcılık ve toplayıcılık kombinasyonunu kullanmıştır – Chinchorro kelimesi kabaca ‘balıkçı teknesi’ anlamına gelmektedir. Lluta vadisinden Loa nehrine ve güney Peru’ya kadar Şili’nin kuzeyindeki Atacama Çölü kıyısında yaşadılar.
Chinchorro’nun en eski bölgeleri Acha sahasında MÖ 7.000 kadar geçmiştir. Mumyalama işlemlerine dair ilk kanıtı, yaklaşık 5000 m. ‘De, Quebrada de Camarones bölgesinde bulunmuştur.
Chinchorro siteleri esas olarak kıyılarda yer almaktadır, ancak bir avuç iç ve yayla bölgesi de bulunmaktadır. Hepsi denizcilik kaynaklarına bağlı yerleşik bir yaşam yolunu takip ediyor gibi görünüyor.
Chinchorro Toplulukları Yaşam Tarzı
Baskın Chinchorro yaşam tarzı, balık, kabuklu deniz hayvanları ve deniz memelileri tarafından desteklenen bir erken kıyı sedentizmi gibi gözükmektedir ve bunların tüm alanları geniş ve sofistike bir balıkçılık aracı topluluğuna sahiptir. Kıyı bitkileri, deniz memelileri, deniz kuşları ve ağırlıkla balıktan oluşan bir beslenme alışkanlıkları vardı.
Mumyalardan gelen saç ve insan kemikleri ile ilgili kararlı izotop analizi , Chinchorro beslenme alışkanlığının %90’ının deniz ürünleri kaynaklarından, %5’inin karasal hayvanlardan ve %5’inin de karasal bitkilerden geldiğini göstermektedir.
Bugüne kadar bir avuç yerleşim yeri tanımlanmış olmasına rağmen, Chinchorro topluluklarının, yaklaşık 30-50 kişilik nüfusa sahip ailelerden oluşan birbirinden uzak noktalara serpiştirilmiş kulübelerde yaşadığı tahmin edilmektedir.
1940’lı yıllarda yapılan kazılarda, Şili’deki Acha bölgesinde, kulübelere bitişik daha küçük oval çatılı ikamet birimleri tespit edilmiştir. M.Ö. 4420’ye tarihlenen Quiana 9 bölgesi, Arica kıyı tepesinin yamacında bulunan birkaç yarım daire kulübesinin kalıntılarını içeriyordu.
Kulübeler, çatılarında direkler oluşturulmuş iskelet üzerine deniz memelilerinin derileriyle kaplayarak çatı oluşturmak suretiyle yapılmıştı. Şili’deki Loa nehrinin ağzında bulunan Caleta Huelen 42, uzun süreli devam eden yerleşime işaret eden üst üste binmiş katlı birkaç yarı yuvarlak kulübe sahipti.
Mumyaların iskelet yapısı ve kemik özelikleri incelendiğinde, Chinchorro halkının, en azından incelenen mumyaların yaklaşık 25 yıllık ortalama bir yaşam sürdüğünü göstermektedir. Birçok yetişkin 30’larına ulaşırdı; birkaç tanesi 50’li yıllarına,
Chinchorro Yaşam Alanı ve Arsenik
Chinchorro halkının yaşam alanlarının bulunduğu Atacama çölü, yüksek seviyede bakır, gibi arsenik oluşumuna sebep olan metal kaynaklarına sahiptir. Doğal su kaynaklarında bu metallerden kaynaklı olumsuz kalıntılar ve en önemlisi arsenik bulunur. Mumyaların saç ve dişlerinde ve mevcut kıyı popülasyonların da yapılan incelemelerde arseniğe rastlanmaktadır.
Araştırmacılar Chinchorro mumyalarının bir kısmı üzerinde yapılan yaş tespiti sonrası ortalama ömrün 25 yaş civarında olduğunu tespit etmiştir. Bu durum sadece arseniğe bağlanamaz ancak kuvvetli bir etken olabilir.
İklim Değişikliği ve Mumyalar
Bilim adamları, artan nem oranının Chinchorro mumyalarının korunmuş derisinde yaşayan bir bakterinin oluşmasına neden olabileceğini belirtiyorlar. İklim değişikliğinin etkisiyle, son yıllarda Şili’de artan nem seviyelerinin, Tarapacá arkeoloji müzesinde sergilenmek olan 120 Chinchorro mumyasının derilerinde siyahlaşmaya ve balçık görüntüsü oluşmasına sebep olan bakteri oluşumlarına sebep olması
Harvard Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi bilim adamları, bozulmaya neden olan şeyin ne olduğunu bulmak için bir dizi test gerçekleştirdiler. Bakteri kaynaklı problemin teşhisi sonrası Bozulmayı önlemek için mumyaların %40 ile %60 arasında nemde kalmasını sağlayacak şekilde müzede sıcaklık ve nem ayarı yapılmaya başlandı.