Okyanuslar ve Denizlerin Geleceği
Okyanuslarda ve denizlerde, oksijenden yoksun su hacmi, son 50 yılda dört kat arttı. Bu alanlar oksijen barındırmadığı için, bünyesinde canlıda yok, yani tamamen ölü alanlar.
Okyanuslardaki sıfır oksijenli bölgelerin miktarı, son 50 yılda, küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dört kat arttı. Kıyı sularında ise, düşük oksijenli alanlar 1950’den beri on kat arttı.
Oksijen, okyanuslardaki yaşamın temelini oluşturuyor.
Okyanuslarda ve kıyı denizlerinde yaşanan bu çevre sorunu, insan kaynaklı bir sorun olarak, en ciddi çevre felaketlerinden biri olarak ele alınmalı çünkü okyanuslar gezegendeki canlı popülasyonunun çok büyük bir kısmını barındırıyor ve ölü bölgeler genişledikçe her yıl binlerce canlı türü ekolojik sistemden siliniyor.
GO2NE – Küresel Okyanus Oksijen Ağı
BM’nin Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu tarafından 2016’da kurulan Küresel Okyanus Oksijen Ağı (GO2NE) bir bilim adamı kadrosundan oluşuyor. Dünyadaki açık okyanus ve kıyı sularındaki düşük oksijen düzeyinin nedenlerine ve sonuçlarını araştırıyorlar. Bu ekip tarafından hazırlanan çalışma dahilinde ölü bölgelerin büyümesini azaltmak için bazı çözümler de getirildi.
Araştırmacılar, deniz yaşamı üzerindeki bariz etkilerinden başka, bu bulgunun niçin endişe verici olduğunu vurguluyorlar, çünkü “Dünya üzerindeki oksijenin yaklaşık yarısı okyanustan geliyor”.
Bununla birlikte, besin yüklemesi ve iklim değişikliğinin kombine etkileri, okyanus ve kıyı sularında, ölü bölgelerin sayısını ve boyutunu büyük oranda artışına sebep oluyor. Okyanuslardaki oksijen miktarı, deniz hayatının çoğunu destekleyemeyecek kadar düşük. ( www.uztarih.com)
Oksijen miktarı azalan ve zamanla ölü alanlara dönüşen kıyı bölgeler
Haritadaki kırmızı noktalar, oksijenin litre başına 2 miligrama kadar düştüğü sahilleri işaret ediyor ve açık okyanus GO2NE çalışma grubunda mavi alanlar aynı düşük oksijen düzeylerine sahip bölgeleri gösteriyor.
Oksijen olmaması sudaki yaşamanın imkansız olmasını sağlar. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük ölü bölge – yaklaşık 6.500 mil kare – Meksika Körfezi’ndedir ve her yaz, Mississippi Nehri Havzasındaki besin kirliliği nedeniyle oluşur.
Aşırı avlanma ve balıkların yaşam alanlarının daralması
GO2NE çalışma grubu raporlarına göre, Chesapeake Körfezi ve Meksika Körfezi ciddi tehlike altındaki bölgeler. Bu bölgelerde yaşayan balık ve deniz canlı popülasyonlarının hareket alanları her geçen gün daralmakta, oksijen yetersizliği, hareket kabiliyetinden yoksun canlıların ölümüne sebep oluyor derin sularda yaşayamayan balık türleri ise belli alanlara hapsolmuş durumda, daralan avlanma alanları balıkçıların daha kısıtlı alanlarda daha yoğun avlanmasına sebep oluyor ve balıkların hareket alanlarının daralması aşırı avlanmaya karşı balıkları savunmasız bırakıyor.
Düşük Oksijenli denizlerdeki Canlı popülasyonu azalıyor
GO2NE raporlarına göre Düşük oksijenli bölgelerde ve tamamen ölmemiş bölgelerdeki deniz canlıları, bodur büyümeye, üremenin azalmasına, hastalığa ve eninde sonunda ölüme karşı savunmasız durumdalar. SERC tarafından hazırlanan raporda, bu koşullarda gelişebilen bazı yaşam biçimleri olsa da, bu bölgelerin genel biyolojik çeşitliliğinin azaldığı tespit edilmiştir.
Düşük oksijen, hidrojen sülfit gibi sulardaki ölümcül gazların salınmasına yol açıyor. Tetiklenmesi muhtemel bir diğer tehlikeli gaz, sera gazı olarak karbon dioksitten 300 kat daha güçlü olan azot oksittir
Mercan resifleri
Denizcilik terminolojisinde kaya, kum ve deniz canlıların birikimiyle birlikte suyun cezir halindeyken sığ alanlarda oluşmuş su altı yüzey yapılarıdır. en çok bilinen resifler, mercanların ve kalkerli alglerin etkisiyle tropik denizlerde oluşmuş mercan resifleridir. ( www.uztarih.com)
Great barrier reef – Büyük bariyer resif’i ve Küresel Isınma
Avustralya mercan denizinde yer alır. 2900 resif ve 900 adadan oluşan, 2,600 km genişliğe yayılmış en büyük resif sistemidir. Unesco tarafından dünya mirası sit alanı olarak belirlemiştir.
Canlılar tarafından yapılmış en büyük “tek yapı”dır (single structure). mercan polipi (coral polyp) isimli canlinin milyarlarcasindan oluşur ve bu canlı popülasyonunun yaklaşık 500 bin yıl içerisinde oluşturduğu bir bölgedir. Mercan polipleri milyonlarcadır ancak bunları bütünün parçaları olarak tanımlayan kimi bilim adamları “Great Barrier Reef”i, uzaydan bakınca görülebilen tek canlı olarak tanımlıyor.
Büyük Set Resif’inde 2016 da yapılan incelemede mercanların %95’inde, resif poliplerinin kendi dokularında yaşayan algleri (mercan kayalıklarına renklerini veren su yosunları) dışarı atmasıyla oluşan beyazlama gözlendi, bunun temel sebebi küresel ısınma.
Yine 2016 da bugüne kadar görülen en büyük toplu mercan ölümü vakası gerçekleşti, 700km lik sığ bir alanda yaşayan mercanların %70’e yakını aynı yıl içinde öldü. 2017 dede Büyük Set resinin’de küresel ısınma kaynaklı mercan ölümleri devam ediyor. Bu doğa harikası bölge yok olmanın eşiğinde.
Deniz yosunları Alg popülasyonundaki artış
Açık sularda, yüzeyde yaşanan ısınma nedeniyle oksijenin derinlere ulaşması zorlaşıyor. Kısaca; sıcak su daha az oksijen tutma eğilimindedir. Öte yandan, kıyı suları kirlilik nedeniyle de oksijeni kaybediyor.
Aşırı azot ve fosfor, alglerin açılması (algal bloom) olarak da adlandırılan, alglerin aşırı büyümesi hadisesine neden olur. Alglerin aşırı büyümesi oksijenin aşırı azalmasına sebep olur ve aynı zamanda su altındaki bitkilere güneş ışığının ulaşmasını engeller. Bu durum deniz canlılarının ölümüne yol açar.
Suyun üzerinde bir battaniye gibi oluşan Algal çiçekleri (algal Blooms) parçalandıkça sudaki oksijeni tüketen parazitlere besin kaynağı oluyor. Algal popülasyonundaki aşırı artış sonucu algler ölüp parazitler oksijen tükettikçe o denizlerin ölü denizler haline gelmesine sebep olur.
Algal Çiçeği – Algal Blooms ve yaklaşan felaket
Algal bloom veya çiçeklenme, yosunlanma olarak adlandırılan süreç sudaki alg popülasyonundaki hızlı bir artıştır. Alg çiçekleri tatlı su ve deniz ortamlarında oluşabilir.
Tipik olarak sadece bir veya birkaç fitoplankton türü bulunur ve pigmentlenen hücrelerin yüksek yoğunluğundan kaynaklanan suyun renginin bozulmasıyla bazı blumlar görülebilir.
Resmi olarak tanınan bir eşik seviyesi olmamasına rağmen, alglerin nedensel türlere bağlı olarak mililitrede yüzlerce ila binlerce hücre yoğunluğunda çiçek açtığı düşünülür.
Bunlar, aslında bakteri olan mavi-yeşil yosunların bir sonucudur (siyanobakteriler).
Daha çok yosun ve bitki büyüdükçe diğerleri de ölür.
Bu ölü organik madde onu parçalayan bakteriler için besin olur. Bu bakteriler sudaki çözünmüş oksijeni tüketir.
Çözünmüş oksijen miktarı azaldığında, birçok balık ve su böcekleri hayatta kalamaz. Bu durum, denizlerde ölü alanların oluşmasına sebep olur.
Biyotoksinleri doğal olarak ürettiği bilinen fitoplankterlerden oluşan algal patlamaları genellikle Zararlı Algal Blooms veya HABs olarak adlandırılır. ( www.uztarih.com)
Denizlerdeki Ölü alanların azaltılması ve sorunla çözüm yöntemleri
Daha iyi atık su arıtımı, daha iyi tarım uygulamaları ve “Clean Air Act” gibi başarılı yasalar sayesinde azot kirliliğinin doruk noktasına ulaştığı tarihten bu ayana %24 düştüğü Chesapeake Körfezinde hızla iyileşme gözleniyor. Genel olarak körfezdeki oksijen miktarı hala düşük ancak, Chesapeake körfezinde sıfır oksijenli alan neredeyse kayboldu. ABD hükümetinin iklim değişikliğiyle mücadeleye katılması ve daha çevreci politikalar izlemesi gerekiyor.
Avustralyaki Büyük Set Resif bölgesi içinde atılabilecek önemli adımlar var, öncelikle Avustralya hükümetinin sera gazlarını azaltmasına yönelik yasalar çıkarması, kömür ihracatından doğan ekonomik beklentilerine rağmen fosil yakıt kullanılmasını kısıtlaması gerekiyor.
İklim değişikliği ciddiye alınması gereken bir tehlike
İklim değişikliği, küresel ölçekte üzerinde çalışılması gereken, tüm dünya devletlerinin ortak bir sorumluluk bilinciyle, ekonomik çıkarlardan ve günü kurtarma çabalarından sıyrılarak ele alması gereken bir sorun. Okyanuslardaki oksijenin azalması uzun vadede dünya genelinde oksijen seviyesini etkileyecek, ekolojik dengeyi bozacak ve gezegendeki yaşamı tehdit altına sokacak bir sorun.
Okyanus ve denizlerde oksijen yetersizliği problemine dair çözüm önerileri
Bilim adamları, denizlerdeki oksijen seviyesinin normalleşmesi için üç yönlü bir yaklaşım gerektiğini söylüyor.
a. Denizlerde kirlilik ve oksijen yetersizliğinin nedenlerini tespit edip önlem alınmalı:
Besin kirliliği ve iklim değişikliği. Daha iyi septik sistemler ve sıhhi tesisat, insan sağlığını koruyabilir ve kirliliğin sudan uzak tutulmasını sağlayabilir. Fosil yakıt emisyonlarının kesilmesi sadece sera gazlarını kesmiyor ve iklim değişikliği ile mücadele etmekle kalmıyor, aynı zamanda cıva gibi tehlikeli hava kirleticilerinin oluşmamasını sağlar.
b. Savunmasız deniz canlıları ve yaşam alanlarını korumalıyız:
Bazı bölgelerde düşük oksijenli alanların kısa sürede düzelmesi mümkün olmadığından, yakın bölgelerde kısıtlı alanlarda yaşamaya çalışan risk altındaki balıkları avcılık faliyetleri ile daha fazla tehdide maruz bırakmamak çok önemlidir. GO2NE ekibi, hayvanların düşük oksijenden kaçmak ya da düşen oksijen seviyeleri tarafından tehdit edilmeyen alanlara geçiş yapmak için kullandığı avcılık, tekne turizmi gibi faliyetlere kapalı, korumalı alanlar ya da no-catch bölgeleri yaratmak şeklinde projeler geliştiriyor.
c. Dünya çapında tüm denizlerde düzenli olarak düşük oksijen takibi yapılmalı:
Bilim adamları, gidişata bakarak eldeki verilerle gelecekte okyanusun ne kadar oksijen kaybedebileceğini hesaplayabiliyor, ancak bu düşük oksijenli bölgelerin tam olarak nerede olacağını bilmiyorlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş izleme ve sayısal modeller, en büyük risk taşıyan bölgeleri tespit edip acil eylem planları yapılması sağlanabilir. ( www.uztarih.com)