Homeros’un anlattığı Troya savaşı MÖ 1200 civarında gerçekleşti. Bu dönem aslında Eski dünya olarak bilinen; Ege, Anadolu, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz kıyılarında yer alan pek çok şehir devletinin, Ticaretten doğan zenginlikleri, tunç, demir gibi maden yataklarının kontrolü gibi sebeplerle işgale uğrayarak yok edildiği bir dönemdir.
Deniz Kavimleri Göçü diye tanımlanan, MÖ 1190 – 1175 arasında, Tunç çağının büyük şehir devletlerinin neredeyse tamamı yıkıldı. Troy, Miletus, Myceane, Ugarit, Hattusa, Emar, Pylos, Ashdod bu şehir devletlerden bazılarıydı. 3.Ramses hükümdarlığının 11. Yılında (M.Ö. 1182) topraklarının 3 büyük saldırıya uğradığından bahseden, Medinet Habu tapınağında bulunan yazıtlar bu dönemde yaşanan büyük çaplı akınların sıklığına ışık tutmaktadır.
Doğu Akdenizin önemli kültür ve ticaret şehri Ugarit kralının, Alashiye kralına gönderdiği mektuplarda, Ugarit şehrini yağmalayıp yıkan ve şehri terk etmelerine sebep olan ve bir donanma halinde denizyolu ile gelen saldırılardan bahseder.
Troya (Truva) Ne zaman nasıl yıkıldı
Troya şehrine ilişkin Homeros tarafından anlatılan İlyada ve Odyssey destanları, Troya savaşından yaklaşık 400 yıl sonrasına aittir, ve destanda, Yunan krallıklarının bir koalisyonu sonucunda oluşan ordunun 10 yıl süren kuşatmasından bir kesit anlatılmaktadır.
Tarihçilere göre Troya nın kaderini MÖ 1200 yılında Hititlerin başkenti Hattuşa’nın, batıdan gelen denizci istilacı orduların, Anadolu’nun içlerine düzenlediği seferler ile yıkılması belirledi. Hititler, Troya için önemli bir müttefikti. Ege kıyılarında hakimiyeti kuran ve önemli liman şehirlerinin pek çoğunu yıkan ya da ele geçiren Aka’lar için Troya seferi kaçınılmazdı.
Truva’ya nasıl gidilir
Truva antik kenti, Hisarlık adı ile bilinen bölgede yer alır. Çanakkale şehir merkezinden 30km uzaklıktadır. Truva örenyeri, müzekart ile ziyaret edilebilir.
Truva lokasyon Google map: https://goo.gl/maps/KWfaUBpCb8U2
Truva adres: 17100 Kalafat Köyü/Çanakkale Merkez/Çanakkale
Troya’nın (Truva) Önemi
Troya, Çanakkale boğazındaki hakim konumu ve o dönem sahip olduğu anlaşılan korunaklı limanı ile, sadece ticaret ziyaretleri değil, Ege ve Karadeniz arasında seyir esnasında sert rüzgarlara maruz kalan gemiler için bir sığınma limanıydı. Troy şehri bu şekilde gelen gemilerden hem vergi almakta hem de Akdeniz ve Karadeniz arasında ticaret yapan gemiler için ara bir uğrak limanı olarak bünyesinde çok sayıda tacirin ticaret yapabilmesini sağlayan bir ticari merkez konumundaydı.
Ege ve Akdeniz’deki önemli limanlar olarak büyüyen şehir devletlerinin hızla yok olması, Troy’un kaçınılmaz sona gelmeden önce ticaretinin zayıflamasına ve gücünü kaybetmesine sebep oldu.
Şehir devletleri ve aralarındaki ticari bağlar
Tunç çağı Akdeniz şehir devletleri, tipik olarak birbirine benzer bir yapı ile kurulan, denizyolu ve karayollarının önemli noktalarında, stratejik ticaret şehirleri olarak kurulmuş devletlerdi. Ticaretin etkisiyle güçlenen bir saray ve hanedanlık yapısı, ticaretin ve şehir devletinin devamı için bir koruma unsuru olarak kurulan, paralı askerler ve kölelerden oluşan ordu ve yakın ticaret yapılan diğer şehir devletleri ile kurulan askeri ve ticari ittifaklar.
Kısmen 21 y.y. global askeri-ticari ittifakların küçük bir kopyası durumundaki, şehir devletlerinin arasındaki iş birliği tamamen, maden kaynakları, ticaret yolları ve mevcut hanedanlık düzenlerinin korunması ve paylaşımı mantığından ibaretti. Dönemin önemli madeni tunç (bronz) silah yapımında kullanılmasından dolayı, her devlet için hayati önemdeydi.
Afganistan’dan gelen ve Mezopotamya şehir devletlerinin aktarımıyla, Doğu Akdeniz kıyı şeridindeki liman kentlerinden tüm Akdenize aktarılan teneke, Kıbrıs’tan gelen bakır, diğer önemli madenlerdi. Buğday gibi tarım ürünleri, kumaş, kap kaçak, takı ve değerli taşlarda kervan ve ticaret gemileri aracılığıyla alım satımı yapılan farklı emtialar idi.
Kuraklık, Depremler ve doğa olayları sonucu terk edilen ve yıkılan şehir devletleri
Tunç Çağı devletlerini çok sayıda olumsuz olay etkiledi. Kuraklık dönemleri, kıtlık, Sayısız volkanik patlamalar, depremler, kitlesel göçler, savaşçı kavimlerin istilaları ve bu gibi…
Troya’nın yer aldığı Çanakkale Boğazı, ticareti yapılan eşya ve madenlerin yanı sıra buğday gibi temel gıda ihtiyaçları içinde bir transit yoluydu. Yiyecek kaynaklarının yok olmasına veya azalmasına sebep olan doğa olayları, ticaretle geçinen şehirlerden daha çok, gıda ihtiyacını ticaretle karşılayan bölgeleri daha çok etkiledi.
Liman kenti olan Troya, Efes, Milet gibi şehirler, nehirlerin denize taşıdığı birikintilerden oluşan alüvyonlar ve çeşitli yer hareketleri sonucu denize kıyısı olmayan şehirler haline dönüşerek, liman kenti olma özelliklerini kaybettiler.
Özellikle Ege denizinin her iki yakasında yer alan pek çok şehir, bu bölgenin jeolojik yapısı gereği, tarih içerisinde farklı dönemlerde yaşanan depremlerle yıkılarak terk edildiler.
Deprem, tsunami gibi doğa olaylarının yıkıcı etkileri, günümüz ekonomilerinde dahi, sadece bu olaya maruz kalan devleti değil, komşu devletler dahil, o ülke ile ticari ilişkileri olan tüm devletler için ciddi ekonomik kriz ve kaoslara davetiye çıkartıyor.. Japonya, 2011’de Tohoku ya da Fukushima depremi ve tsunami tarafından vurulduğunda, ekonomik etki Asya’nın her yerinde hissedildi.
İklim değişikliği
İklim değişikliği, insanların yerleşik hayata geçtiği cilalı taş devrinden beri (MÖ 8000-5500) dünyanın farklı bölgelerinde kendini göstererek ciddi göç hareketlerine sebep oldu. Tarıma elverişli araziler, ve tatlı su kaynaklarına yakın bölgelerde kurulan şehirler, yıllarca süren kuraklık veya kalıcı iklim değişiklikleri sebebiyle o bölge yaşanamaz hale geldiğinde terkedilmiştir.
Gerçekten de, Akdeniz kıyı şeridindeki çeşitli noktalarda yapılan polen analizi ve izotop verileri, Tunç çağında bölgede 300 yıllık kuraklık dönemi yaşanmış olduğunu göstermektedir.
Çoklu Etkiler
M.Ö. 1250 yılında Hitit kraliçesinin, Mısır Firavununa kuraklık sebebiyle tahıl yardımına ihtiyaç duyduklarına dair gönderdiği bir tablet ve Yine Suriyeli bir tüccarın Mısır’a gönderdiği tahıl yüklü gemilerin gecikmesi durumunda açlık tehlikesi yaşayacaklarına dair yazıtlar, yıllar süren kıtlıklar yaşandığı hakkında kanıtlardır.
Bir Mısır yazıtında, Hitit diyarına, ticari değil, yardım maksatlı tahıl gemileri gönderildiği yazılmıştır. Buda 3000 yıldan daha eski bir dönemde, devletler arası insani yardım organizasyonu yapıldığının bir delilidir.
İlyada da anlatılan Troya Savaşı Gerçekmi kurgumu?
Homeros’un İlyada’sında, savaşı tetikleyen Troyalı prens Paris ve Yunan kraliçesi Helen arasındaki ilişkiydi.
Koryvantes Tarih Araştırmaları Derneği’nden Spyros Bakas, Hitit kayıtlarında, 100 gemi eşliğinde piyade birliklerinin batı egede bir Hitit prensliğine karşı sefer düzenlediğinden bahsediyor. Ayrıca Troya şehrini idare eden ailenin yönetimi bırakması için Hititler tarafından baskı yapıldığı ve yine Hititler tarafından, bir barış anlaşması için Yunan kralına mektup gönderildiğine dair kanıtlar var.
Tüm bu bilgiler, Homeros’un hikayesini desteklemiyor ancak kesin olan bir şey varsa Troya önemli bir şehir ve üzerinde Helen kavimleri tarafından işgal tehdidi vardı. En nihayetinde Hitit başkenti Hattuşaş’ın düşüp Hitit devletinin yıkılması ile Troya’nın düşmesi birbirine yakın tarihlere denk geliyor.
Homerosun Kehaneti
Yunanlılar Troya’yı gerçekten de yok ettiler. Bunu yapan belki Homeros’un anlattığı gibi Miken kralı Agamemnon önderliğindeki Yunan orduları, belki de yine Helen ırkından olan Aka ordularıydı. Troya’yı ele geçiren her kimse zaferleri kısa sürdü. Ege denizine kıyı Yunan sarayları ve hükümdarlıkları bir bir yok edildi.
Hititler, Suriye şehir devletleri, Asuriler ve Babiller de çöktü. Sadece Mısır ayakta kaldı. Denizci kavimlerin göç ve istila dönemini atlatsa da onların sonunu yüzyıllar sonra, o döneme kadar tarihin gördüğü en düzenli ordulara sahip olan bir imparatorluk, Roma’lılar getirecekti.
Hititler, Suriye şehir devletleri, Asuriler ve Babiller de çöktü. Sadece Mısır ayakta kaldı. Denizci kavimlerin göç ve istila dönemini atlatsa da onların sonunu yüzyıllar sonra, o döneme kadar tarihin gördüğü en düzenli ordulara sahip olan bir imparatorluk, Roma’lılar getirecekti.
Homeros derki:
“Dünyadaki her uygarlığın bir gün çökmesi, tarihten silinmesi kaçınılmazdır.” “Hayatta kalabilecek tek uygarlık olacağımızı düşünmek kibirlilik olur.”